1954 finali, muhteşem Macarlar ile Batı Almanya’yı karşı karşıya getirdi. Macarlar 32 maçtır yenilmiyordu ve kadroda Ferenc Puskas da vardı. Herkes Macarların rahat bir galibiyet almasını bekliyordu. Nitekim 2-0 öne geçmeyi de başardılar. Fakat maç esnasında yağmur yağmaya başladı ve Almanların efsane kaptanı Fritz Walter en iyi oyununu yağmurda oynadığını söylerdi. Bu maçta Walter’in ayağında daha sonra Adidas’ı kuracak olan Adolf Dassler’in geliştirdiği değiştirilebilir çivili krampon vardı.Walter önderliğinde Alman takımı ilk yarı bitmeden skoru 2-2 yaptı ve son dakikalarda 2-3 öne geçerek maçı kazandı. Maçta özel kramponların haricinde Alman takımında farklı bir şey daha olduğu söyleniyordu. Macarlar uzun yıllar Almanların doping yaptığını iddia etmiş ve Almanlar da bu iddiaları reddetmişti. Fakat 2000’li yıllarda, 1954 kadrosunda yer alan bazı Alman oyuncular maçın devre arasında doping aldıklarını itiraf etti.
1958 yılında Brezilya, sonunda hayaline kavuştu ve Dünya Kupası’nın evine götürdü. Bu turnuvada Pele efsanesi başlamıştı. Pele, turnuva tarihinde forma giyen ve gol atan en genç oyuncu olmuştu. Finalde de 2 gole birden imza atmıştı. Fakat turnuvanın gol kralı Fransız Just Fontaine oldu. Fontaine’in 13 gollük performansını önce Gerd Müller 14 golle, ardından da Ronaldo 15 golle geride bıraktı.
1962 Dünya Kupası’nın Şili’de düzenleneceği yıllar öncesinden belliydi. Fakat Şili’de 1960 yılında öyle bir deprem oldu ki tüm çalışmalar başa döndü. 9.5 şiddetindeki deprem tarihin kaydedilmiş en büyük depremi olarak kaydedilmiştir. Herkes Şili’nin 2 yılda turnuvayı organize edemeyeceğini düşünüyordu. Fakat organizasyon komitesi başkanı Carlos Dittborn, her şeyi en iyi şekilde yapacakları vaadini verdi ve Şili rekor sayılabilecek bir sürede kusursuz bir organizasyon için tüm hazırlıkları tamamladı. Şili’de Brezilya kupaya ikinci kez ulaştı.
1966 Dünya Kupası, İngiltere’de düzenleniyordu. Bu sebeple Jules Rimet Kupası da İngiltere’ye getirilmişti. Fakat kupa, bir sergi esnasında çalındı. FA, yerine hemen bir replika kupa koydu. Gerçek kupa ise aranmaya başladı. Kaybolduktan 7 gün sonra Pickles isimli bir köpek, sahibiyle dolaşırken gazete kağıdına sarılı şekilde kupayı buldu. Pickles bir anda ulusal kahraman haline geldi. Kupayı çalan hırsız hiçbir zaman bulunamadı. Fakat bazıları Pickles’ın sahibinin aslında hırsız olduğunu, tepkilerden çekindiği için de kupayı bulmuş gibi davrandığı iddia etti.Bu tartışmalar gölgesinde başlayan turnuvayı ev sahibi İngiltere kazandı. İngiltere, finalde Batı Almanya ile mücadele ederken duraklama dakikalarında Geoff Hurst’ün golü tarihe geçecekti. Hurst’un vuruşu direkten dönmüş ve çizgi üzerine düşmüştü. Fakat hakem topun çizgiyi geçtiğine kanaat getirip golü verdi. Bu gol halen tartışılır. 2006 yılında ise yine bir Almanya – İngiltere maçında bu kez top çizgiyi geçmesine rağmen hakem golü vermedi.
1966 Dünya Kupası’nın açılış maçı da ilginç bir olaya sahne oldu. Maç, İngiliz takımı eksik olduğu için geç başladı. Oyunculardan 7’si FIFA’nın kendilerine verdiği futbolcu kartlarını otelde bıraktıkları için sahaya alınmadılar. Bu sebeple motosikletli bir polis hızlıca otele gitti ve kartları alıp sahaya getirdi.
1970 Dünya Kupası, hakemlerin ilk kez sarı ve kırmızı kart gösterebildiği ve takımların ilk kez oyuncu değişikliği yapabildiği turnuva olarak tarihe geçti. Meksika’da düzenlenen turnuva, bu sayede sakatlıkların daha az olduğu bir turnuva oldu. Ayrıca bu turnuva ilk kez renkli olarak yayınlanan Dünya Kupası olarak da tarihe geçmişti.Brezilya, belki de tarihin en iyi kadrolarından biriyle Meksika’ya gitmişti. Carlos Alberto, Rivelino, Gerson ve Pele gibi efsane isimlerin yer aldığı kadro, finalde güçlü İtalya’yı 4-1 yenerek kupaya uzandı.Brezilya, bu galibiyetiyle birlikte kupayı 3 kez kazanmış oldu ve Jules Rimes Kupası’na ebediyen sahip olma hakkını elde etti. Fakat kupa, Brezilya’da pek fazla kalamadı.
İlk kupa birçok badire atlatmış. 1966 yılında İngiltere’de çalınan kupa, 7 gün sonra bir gazete kağıdına sarılmış şekilde bulunmuş. Ardından da İngiliz futbol birliği FA, sergilenmek üzere gizlice replika bir kupa üretmiş. FIFA ise bu durumdan haberdar olunca gerçek kupayı FA’in elinden almış.
1997 yılında bir açık artırmayla satılan kupayı 254 bin sterlin karşılığında FIFA tarafından satın alınmış. FIFA’nın kupaya böylesine yüksek bir rakam ödemesi bunun aslında replika değil gerçek kupa olduğu söylentilerine yol açmış. Fakat FIFA, satın aldıkları kupayı incelediklerini ve bunun kesin olarak replika kupa olduğunu belirtmiş.4 yıl sonra kupa Meksika’ya geldi ve burada Brezilya kupaya uzanarak ona ebediyen sahip olma hakkını elde etti. Kupa, Brezilya’da Futbol Konfederasyon’u genel merkezinde sergilenmek üzere kurşun camla kaplanmış bir standın içine konuldu. Ancak 13 yıl sonra, 1983 yılında bir gece hırsızlar binaya girmeyi başardı ve standın arkasındaki tahta bölümü kırıp kupayı çalmayı başardı.Kupanın çalınmasından sonra kapsamlı bir arama çalışması başlatıldı. Bazı şüpheliler yakalandı fakat sonra serbest bırakıldı. Uzun süre yapılan aramalardan sonuç çıkmayınca kupanın eritilip altın ve gümüş olarak satıldığı kanısına varıldı. Bunun üzerine Eastman Kodak, FIFA’dan kupanın birebir örneğini üretmek için teklifte bulundu. Bu teklif kabul edildi ve yaklaşık 4 kilo altından yeni bir kupa üretildi. Kupa, 1984 yılında Brezilya Başbakanına teslim edildi. Brezilya, halen bu kupayı sergilemeye devam ediyor.
Brezilya, eski kupanın ebedi sahibi olunca FIFA, yeni bir kupa tasarımı için yarışma başlattı. 7 ülkeden toplamda 53 kupa tasarımı yarışmaya katıldı. Kazanan tasarım ise İtalyan tasarımcı Silvio Gazzaniga’nun tasarımı oldu. Bugün bildiğimiz Dünya Kupası olan bu tasarımda dünyayı tutan iki insan figürü bulunuyor. Gazzaniga aynı yıllarda UEFA Kupası ve UEFA Süper Kupası’nın da tasarımını yaptı.
Kupanın taban kısmı hariç her yeri 18 ayar altından üretilmiş. Bu da 5 kilogram ağırlığında altın anlamına geliyor. Fakat bazı iddialara göre kupanın içi aslında boş. Eğer içi de doldurulmuş olsaydı toplam ağırlığın 50 kilonun üzerinde olacağı söyleniyor. Fakat FIFA bu bilgiyi doğrulamış değil.Yeni kupa ilk kez 1974 yılında Batı Almanya’daki turnuvada sergilendi ve turnuva sonunda Batı Alman takımının ellerinde yükseldi. FIFA, Brezilya ve İngiltere’de yaşanan olaylardan sonra kupayı ülkeleri vermeyi bıraktı. 2006 yılında kupanın artık FIFA’nın malı olduğu ve ebedi sahibinin de FIFA olacağı açıklandı. Kazanan ülke sadece tören esnasında gerçek kupayı kaldırıyor ve ardından replika kupayı alıyor.
Kupanın altına kazanan takımların ismi yazılıyor. Tahminen 4 ya da 5 isimlik bir alan kaldığından kupanın en geç 2038’de emekli olması bekleniyor.
Zaire hiç şüphesiz Dünya Kupası’nın en renkli takımı. 1974 Dünya Kupası’nda Brezilya ile eşleşen takım, kendi ülkesinden tehdit almıştı. Ülkenini kralı, eğer Brezilya’ya farklı bir şekilde yenilirlerse bir daha hiçbir futbolcuyu Zaire’ye sokmayacaklarını söylemişti. Bu sebeple Zaire’li oyuncular çok gergindi. Öyle ki bir serbest vuruşta, topun başına geçen Rivelino’dan önce davranıp topa vurdular. Fakat hakem daha düdüğünü çalmamıştı. Buna rağmen Zaire’li oyuncu Brezilyalı rakiplerine kızdı ve çok büyük stres altında olduğu için böyle şeyler yapmasının normal olduğunu söyledi.Zaire’nin vukuatları daha sonra da bitmedi. BMW, takıma turnuva süresince kullanmak üzere lüks otomobiller vermişti. Fakat Zaire takımı turnuva sonra polis tarafından zorlu durdurulmak zorunda kalındı. Çünkü oyuncular tüm eşyalarını kendilerine tahsis edilen arabaya yerleştirmiş ve Zaire’ye doğru yola çıkmışlardı. Amaçları Almanya’dan Afrika kıtasındaki Zaire’ye kadar bu arabayla gitmekti.