Bilgilendirme Foruma giriş veya şifre ile ilgili sorun yaşayanlar [email protected] adresine sorunu anlatarak mail atabilirsiniz.

⚽️Futbol Biliyor muydunuz ?

evolaydis

Tanınmış üye
Ayrıcalıklı Üye
15,256
7,578
113
zaten 1954 İsviçre de yapılan dünya şampiyonası en çok gol atılan şampiyona olarak tarihe geçmişti (26 maç-140 gol).
değişik olaylar:
Dünya Kupası’nın doğuşu aslında çok eskiye dayanmıyor. İlk turnuva, biraz da zorlama bir şekilde 1930 yılında düzenlenmişti. O yıla kadar uluslararası futbol maçları sadece amatör düzeyde Olimpiyat çatısı altında düzenleniyordu. İlk uluslararası maç ise 1872 yılında İskoçya ile İngiltere arasında oynanan maç olarak kabul edilir.
1930'daki şampiyonaya sadece 4 Avrupa ülkesi katıldı. Final maçının hakemi sahada ceket ve kravatla yer aldı.Final maçı Uruguay ile Arjantin arasında oynanmıştı. Bu finalden akılda kalan, maçın iki yarısının ayrı toplarla oynanmasıydı. O dönemde futbol topu konusunda bir standart yoktu ve her topun farklı karakteristikleri vardı. Bu sebeple her takıma da bir top seçme hakkı tanınıyordu. Arjantin’in topu ilk yarıda, Uruguay’ın topu ise ikinci yarıda kullanıldı. Nitekim 4-2 biten maçta Arjantin tüm gollerini ilk yarıda atarken, Uruguay da 4 gölünden 3’ünü kendi topuyla oynanan ikinci yarıda atmıştı. Bu toplar halen saklanmaktadır.Kupa, Yunan mitolojisinde zafer tanrıçası olarak bilinen Nike’tan esinlenmişti. Altın kaplanmış gümüşten imal edilen kupa, kanatlarla desteklenmiş bir Nike figürünü simgeliyordu. Ünlü spor giyim markası Nike’ın logosu da bu mitolojik karakterden esinlenmiştir.
1934 Maliyetler ve seyahat zorlukları sebebiyle 4 yılda 1 düzenlenmesine karar verilen Dünya Kupası, Uruguay’dan sonra hemen Avrupa’ya geldi. 1934’te İtalya, 1938’de de Fransa, Dünya Kupası’na ev sahipliği yaptı. Bu iki turnuvayı da ilk turnuvaya katılmayan İtalya kazandı. Brezilya ise 1938’de üçüncü olarak ilk kez sahneye çıkıyordu. İlk şampiyon Uruguay ise kendini boykot eden Avrupalıları iki turnuvada da boykot etti ve katılım göstermedi.İtalya’nın kupayı istemesinin sebebi Mussolini’nin bunu bir propaganda aracı olarak kullanmak istemesiydi. Bu sebeple FIFA’ya büyük miktarda para önermişlerdi. Tüm turnuva boyunca çok sert maçlar oynandı ve birçok oyuncu sakatlandı. Bunlar arasından bir daha hiç milli takım giyemeyecek olanlar da vardı. Finalde ise İtalya’nın son 10 dakikada 2 gol atarak şampiyon olması, Mussolini’nin müdahalesi iddialarına sebep olmuştu.
1938'de, Giuseppi Meazza'nın yarı finaldeki kritik penaltıyı kullanırken şortu düşse de atış gol oldu ve Fransa'da düzenlenen bu şampiyonada İtalya finalde Macaristan'ı 4-2 yenmeyi başararak kupayı almıştı. Bu turnuvada da birçok futbolcu kemik kırılması yüzünden maçlara devam edememişti..İtalya, 1934 ve 1938’de Dünya Kupası’nı kazanınca unvanını korumuştu. Sonra araya 2. Dünya Savaşı girdi kupa İtalya’da kalmaya devam etti. İtalya, tam 16 yıl kupayı saklayarak bu alanda bir rekora imza atmıştı. O dönemde anlatılan en ilginç hikayelerden biri ise kupanın hangi şartlarda saklandığıydı. FIFA’da başkan yardımcısı olan İtalyan Dr. Ottorino Barassi, savaş süresince kupayı yatağının altındaki bir ayakkabı kutusunda sakladığını söylemişti. Böylece kupa, birçok yağmalama olayının yaşandığı savaş döneminde hırsızların eline düşmedi. Fakat bu kupa 1980’lerde bu kez hırsızların eline düşecekti.
1950'de, maçları çıplak ayakla oynama isteği reddedilen Hindistan şampiyonaya katılmadı.
1950 yılında ABD’nin kalecisi Frank Borghi, İngiltere’yi sürpriz şekilde mağlup ettikleri maçta hiç kaleci vuruşu kullanmamıştı. Bunun sebebi kendisinin topa vurmayı bilmemesiydi. Çünkü kendisi aslında bir beyzbol oyuncusuydu ve geçimini sağlamak için yarı zamanla olarak cenaze arabası sürücülüğü yapıyordu.Bu maçın skoruyla ilgili bilgi ABD’ye ulaştığında gazete editörleri haberi gazeteye yazmadı. Çünkü skorun bir aldatmaca olduğunu düşünmüşlerdi. ABD’nin İngiltere’yi yeneceğine inanmayan editörler bunu bir şaka olduğunu sanıyordu.
En çok seyircinin geldiği maç, 1950 yılındaki Dünya Kupası'nda Brezilya ile Uruguay arasındaki final maçı oldu. Maracana Stadı'ndaki final karşılaşmasını 199 bin 854 kişi izledi.Final maçı öncesinde Brezilya favori gibiydi. Her maçı en az 60 bin taraftar ile oynuyorlardı ve çok agresif bir taktikleri vardı. Brezilya gazeteleri kendi takımlarını şampiyon ilan etmişti bile.Uruguay kaptanı Obdulio Varela ise bu gazetelerin bulabildiği kadar aldı ve takımın soyunma odasında yere serdi. Takım arkadaşlarından bu gazetelere tuvaletlerini yapmalarını isteyen Varela, ardından teknik direktörün defansif taktiğine karşılık gizlice arkadaşlarına mümkün olduğunda atak oynamalarını söyledi.
Mağlubiyet öylesine beklenmedik bir şeydi ki FIFA bile hazırlıksız yakalandı. FIFA başkanı Portekizce bir konuşma hazırlamıştı. Üzerinde Brezilyalı futbolcuların isimlerinin yazdığı madalyalar hazırlanmıştı ve “Şampiyon Brezilya” şeklinde bir şarkı bestelenmişti. Şarkı hiç çalınmadı, madalyalar hiç takılmadı ve maç sonrası törensiz şekilde kupa Uruguay’a verildi.Final sonrası gazeteler mağlubiyeti reddetti ve sanki final maçı hiç oynanmamış gibi davrandı. Bazı spor radyocuları görevi bıraktığını açıkladı. Finalde forma giyen Brezilyalı oyunculardan bazıları futbolu, bazıları milli takımı bıraktı.Bu travmanın ardından Brezilya’nın forma tasarımı da değiştirildi. O yıllarda beyaz renkli ve mavi yakalı forma giyen Brezilya, Uruguay’a yenildikten sonra bugün bildiğimiz sarı renkli, yeşil yakalı forma tasarımına geçiş yaptı.
1958'de, ilk kez Dünya Kupası finalleri bir televizyon kanalı tarafından yayınlandı.
1982'de takım sayısı 16'dan, 24'e çıkartıldı.
1982'de, Kuveyt takımının genel menajeri Şeyh El Sabah, Fransa'nın 4. golüne itiraz etmek için sahaya indi. Şeyh'in bu ilginç olayı sonrasında hakem golü iptal etti.
1986'da, Arjantinli oyuncu Maradona'nın İngiltere'ye elle attığı gol şampiyonaya damgasını vurdu.
1990'daki kupa mücadelesi, en az golün atıldığı finallere sahne oldu.
1994'te, Maradona doping nedeniyle kupadan ihraç edildi. Kendi kalesine gol atan ve takımının elenmesine neden olan Kolombiyalı Andres Escobar öldürüldü.
1994'te ilk kez şampiyon ülke, penaltıların ardından belirlendi.
1998'te takım sayısı 32 yükseltildi, Afrika ve Asya takımlarına daha fazla şans tanındı.
Şu ana kadar yapılan turnuvalarda en kısa sürede atılan gol rekoru Hakan Şükür'e ait. Hakan Şükür, Güney Kore-Japonya 2002 finallerindeki üçüncülük maçında evsahibi ülkelerden Güney Kore'ye 11. saniyede gol atarak rekora adını yazdırdı.
Macar Laszlo Kiss, El Salvador'a karşı İspanya-82'de, 7 dakika içinde 3 gol atarak en hızlı ''hat-trick'' yapan oyuncu unvanını elde etti.
Turnuvalarda en farklı galibiyeti İspanya-82'de El Salvador'u 10-1 yenen Macaristan elde etti.
 

evolaydis

Tanınmış üye
Ayrıcalıklı Üye
15,256
7,578
113
1954 finali, muhteşem Macarlar ile Batı Almanya’yı karşı karşıya getirdi. Macarlar 32 maçtır yenilmiyordu ve kadroda Ferenc Puskas da vardı. Herkes Macarların rahat bir galibiyet almasını bekliyordu. Nitekim 2-0 öne geçmeyi de başardılar. Fakat maç esnasında yağmur yağmaya başladı ve Almanların efsane kaptanı Fritz Walter en iyi oyununu yağmurda oynadığını söylerdi. Bu maçta Walter’in ayağında daha sonra Adidas’ı kuracak olan Adolf Dassler’in geliştirdiği değiştirilebilir çivili krampon vardı.Walter önderliğinde Alman takımı ilk yarı bitmeden skoru 2-2 yaptı ve son dakikalarda 2-3 öne geçerek maçı kazandı. Maçta özel kramponların haricinde Alman takımında farklı bir şey daha olduğu söyleniyordu. Macarlar uzun yıllar Almanların doping yaptığını iddia etmiş ve Almanlar da bu iddiaları reddetmişti. Fakat 2000’li yıllarda, 1954 kadrosunda yer alan bazı Alman oyuncular maçın devre arasında doping aldıklarını itiraf etti.
1958 yılında Brezilya, sonunda hayaline kavuştu ve Dünya Kupası’nın evine götürdü. Bu turnuvada Pele efsanesi başlamıştı. Pele, turnuva tarihinde forma giyen ve gol atan en genç oyuncu olmuştu. Finalde de 2 gole birden imza atmıştı. Fakat turnuvanın gol kralı Fransız Just Fontaine oldu. Fontaine’in 13 gollük performansını önce Gerd Müller 14 golle, ardından da Ronaldo 15 golle geride bıraktı.
1962 Dünya Kupası’nın Şili’de düzenleneceği yıllar öncesinden belliydi. Fakat Şili’de 1960 yılında öyle bir deprem oldu ki tüm çalışmalar başa döndü. 9.5 şiddetindeki deprem tarihin kaydedilmiş en büyük depremi olarak kaydedilmiştir. Herkes Şili’nin 2 yılda turnuvayı organize edemeyeceğini düşünüyordu. Fakat organizasyon komitesi başkanı Carlos Dittborn, her şeyi en iyi şekilde yapacakları vaadini verdi ve Şili rekor sayılabilecek bir sürede kusursuz bir organizasyon için tüm hazırlıkları tamamladı. Şili’de Brezilya kupaya ikinci kez ulaştı.
1966 Dünya Kupası, İngiltere’de düzenleniyordu. Bu sebeple Jules Rimet Kupası da İngiltere’ye getirilmişti. Fakat kupa, bir sergi esnasında çalındı. FA, yerine hemen bir replika kupa koydu. Gerçek kupa ise aranmaya başladı. Kaybolduktan 7 gün sonra Pickles isimli bir köpek, sahibiyle dolaşırken gazete kağıdına sarılı şekilde kupayı buldu. Pickles bir anda ulusal kahraman haline geldi. Kupayı çalan hırsız hiçbir zaman bulunamadı. Fakat bazıları Pickles’ın sahibinin aslında hırsız olduğunu, tepkilerden çekindiği için de kupayı bulmuş gibi davrandığı iddia etti.Bu tartışmalar gölgesinde başlayan turnuvayı ev sahibi İngiltere kazandı. İngiltere, finalde Batı Almanya ile mücadele ederken duraklama dakikalarında Geoff Hurst’ün golü tarihe geçecekti. Hurst’un vuruşu direkten dönmüş ve çizgi üzerine düşmüştü. Fakat hakem topun çizgiyi geçtiğine kanaat getirip golü verdi. Bu gol halen tartışılır. 2006 yılında ise yine bir Almanya – İngiltere maçında bu kez top çizgiyi geçmesine rağmen hakem golü vermedi.
1966 Dünya Kupası’nın açılış maçı da ilginç bir olaya sahne oldu. Maç, İngiliz takımı eksik olduğu için geç başladı. Oyunculardan 7’si FIFA’nın kendilerine verdiği futbolcu kartlarını otelde bıraktıkları için sahaya alınmadılar. Bu sebeple motosikletli bir polis hızlıca otele gitti ve kartları alıp sahaya getirdi.
1970 Dünya Kupası, hakemlerin ilk kez sarı ve kırmızı kart gösterebildiği ve takımların ilk kez oyuncu değişikliği yapabildiği turnuva olarak tarihe geçti. Meksika’da düzenlenen turnuva, bu sayede sakatlıkların daha az olduğu bir turnuva oldu. Ayrıca bu turnuva ilk kez renkli olarak yayınlanan Dünya Kupası olarak da tarihe geçmişti.Brezilya, belki de tarihin en iyi kadrolarından biriyle Meksika’ya gitmişti. Carlos Alberto, Rivelino, Gerson ve Pele gibi efsane isimlerin yer aldığı kadro, finalde güçlü İtalya’yı 4-1 yenerek kupaya uzandı.Brezilya, bu galibiyetiyle birlikte kupayı 3 kez kazanmış oldu ve Jules Rimes Kupası’na ebediyen sahip olma hakkını elde etti. Fakat kupa, Brezilya’da pek fazla kalamadı.
İlk kupa birçok badire atlatmış. 1966 yılında İngiltere’de çalınan kupa, 7 gün sonra bir gazete kağıdına sarılmış şekilde bulunmuş. Ardından da İngiliz futbol birliği FA, sergilenmek üzere gizlice replika bir kupa üretmiş. FIFA ise bu durumdan haberdar olunca gerçek kupayı FA’in elinden almış.
1997 yılında bir açık artırmayla satılan kupayı 254 bin sterlin karşılığında FIFA tarafından satın alınmış. FIFA’nın kupaya böylesine yüksek bir rakam ödemesi bunun aslında replika değil gerçek kupa olduğu söylentilerine yol açmış. Fakat FIFA, satın aldıkları kupayı incelediklerini ve bunun kesin olarak replika kupa olduğunu belirtmiş.4 yıl sonra kupa Meksika’ya geldi ve burada Brezilya kupaya uzanarak ona ebediyen sahip olma hakkını elde etti. Kupa, Brezilya’da Futbol Konfederasyon’u genel merkezinde sergilenmek üzere kurşun camla kaplanmış bir standın içine konuldu. Ancak 13 yıl sonra, 1983 yılında bir gece hırsızlar binaya girmeyi başardı ve standın arkasındaki tahta bölümü kırıp kupayı çalmayı başardı.Kupanın çalınmasından sonra kapsamlı bir arama çalışması başlatıldı. Bazı şüpheliler yakalandı fakat sonra serbest bırakıldı. Uzun süre yapılan aramalardan sonuç çıkmayınca kupanın eritilip altın ve gümüş olarak satıldığı kanısına varıldı. Bunun üzerine Eastman Kodak, FIFA’dan kupanın birebir örneğini üretmek için teklifte bulundu. Bu teklif kabul edildi ve yaklaşık 4 kilo altından yeni bir kupa üretildi. Kupa, 1984 yılında Brezilya Başbakanına teslim edildi. Brezilya, halen bu kupayı sergilemeye devam ediyor.
Brezilya, eski kupanın ebedi sahibi olunca FIFA, yeni bir kupa tasarımı için yarışma başlattı. 7 ülkeden toplamda 53 kupa tasarımı yarışmaya katıldı. Kazanan tasarım ise İtalyan tasarımcı Silvio Gazzaniga’nun tasarımı oldu. Bugün bildiğimiz Dünya Kupası olan bu tasarımda dünyayı tutan iki insan figürü bulunuyor. Gazzaniga aynı yıllarda UEFA Kupası ve UEFA Süper Kupası’nın da tasarımını yaptı.
Kupanın taban kısmı hariç her yeri 18 ayar altından üretilmiş. Bu da 5 kilogram ağırlığında altın anlamına geliyor. Fakat bazı iddialara göre kupanın içi aslında boş. Eğer içi de doldurulmuş olsaydı toplam ağırlığın 50 kilonun üzerinde olacağı söyleniyor. Fakat FIFA bu bilgiyi doğrulamış değil.Yeni kupa ilk kez 1974 yılında Batı Almanya’daki turnuvada sergilendi ve turnuva sonunda Batı Alman takımının ellerinde yükseldi. FIFA, Brezilya ve İngiltere’de yaşanan olaylardan sonra kupayı ülkeleri vermeyi bıraktı. 2006 yılında kupanın artık FIFA’nın malı olduğu ve ebedi sahibinin de FIFA olacağı açıklandı. Kazanan ülke sadece tören esnasında gerçek kupayı kaldırıyor ve ardından replika kupayı alıyor.
Kupanın altına kazanan takımların ismi yazılıyor. Tahminen 4 ya da 5 isimlik bir alan kaldığından kupanın en geç 2038’de emekli olması bekleniyor.
Zaire hiç şüphesiz Dünya Kupası’nın en renkli takımı. 1974 Dünya Kupası’nda Brezilya ile eşleşen takım, kendi ülkesinden tehdit almıştı. Ülkenini kralı, eğer Brezilya’ya farklı bir şekilde yenilirlerse bir daha hiçbir futbolcuyu Zaire’ye sokmayacaklarını söylemişti. Bu sebeple Zaire’li oyuncular çok gergindi. Öyle ki bir serbest vuruşta, topun başına geçen Rivelino’dan önce davranıp topa vurdular. Fakat hakem daha düdüğünü çalmamıştı. Buna rağmen Zaire’li oyuncu Brezilyalı rakiplerine kızdı ve çok büyük stres altında olduğu için böyle şeyler yapmasının normal olduğunu söyledi.Zaire’nin vukuatları daha sonra da bitmedi. BMW, takıma turnuva süresince kullanmak üzere lüks otomobiller vermişti. Fakat Zaire takımı turnuva sonra polis tarafından zorlu durdurulmak zorunda kalındı. Çünkü oyuncular tüm eşyalarını kendilerine tahsis edilen arabaya yerleştirmiş ve Zaire’ye doğru yola çıkmışlardı. Amaçları Almanya’dan Afrika kıtasındaki Zaire’ye kadar bu arabayla gitmekti.
 

evolaydis

Tanınmış üye
Ayrıcalıklı Üye
15,256
7,578
113
Arjantin’in en şaibeli galibiyetlerinden biri 1978’de yaşandı. Kupadan sadece 2 yıl önce ülkede darbe olması üzerine birçok kişi FIFA’nın turnuvayı başka bir ülkeye almasını bekliyordu. Fakat FIFA turnuvanın Arjantin’de düzenleneceğini açıkladı.Kupa, oldukça şaibeli geçti. Grup maçları esnasında Arjantin’in gruptan çıkması için 4 farklı bir galibiyete ihtiyacı vardı. Peru karşısında 6-0’lık galibiyet şike iddialarına sebep oldu. Perulu futbolcular bu iddiaları reddetse de Arjantin hükümetinin Peru’yu maddi konularda tehdit ettiği söyleniyordu. Arjantin bankalarının bazı Perulu kişilerin hesaplarına el koyduğu, bazı malların kasıtlı olarak gümrüklerde tutulduğu iddia edilmişti.Final maçında da Arjantin, Hollanda’yı 3-1 yenerken birçok iddia konuşuldu. Arjantin maçı geç başlatmak için sahaya geç çıktı. Ayrıca maç öncesinde Hollandalı bazı oyuncuların mafya tarafından tehdit edildiği konuşuluyordu. Tüm bu iddialara rağmen Arjantin kupayı kaldırdı ve dünya şampiyonu olma coşkusunu yaşadı.
Arjantin, 1986’da da kupaya uzandı ve yine şaibe söylentileri vardı. Finalde Batı Almanya’yı 3-2 yenerek kupaya uzanan takım özellikle Maradona’nın performansıyla kupayı haketmişti. Fakat Maradona, kupaya performansından çok eliyle attığı gol ile damga vurdu.Arjantin ve İngiltere arasında oynanan yarı final maçı belki de tüm Dünya Kupası tarihinin en fazla hatırlanan maçı olmuştu. Maradona, önce orta sahadan aldığı topla neredeyse tüm İngiltere takımını çalımlayıp muhteşem bir gol attı. Ardından maçın son dakikalarında kısa boyuna rağmen kalecinin üzerinden yükselerek bir gol daha buldu. Aslında bu golü kafayla atması imkansızdı. Nitekim çekilen fotoğraflarda Maradona’nın golü net biçimde eliyle attığı görülüyordu.
Bu golle finale çıkan Arjantin kupayı kazanırken Maradona da efsane oluyordu.
1994 Dünya Kupası’na da Maradona’nın bir olayı damga vurdu. Efsane oyuncu, kariyerinin en başarılı dönemlerinin ardından ABD’de düzenlenecek Dünya Kupası’ndan uzaklaştırıldı. Bunun sebebi turnuva öncesi yapılan bir doping testinde kanında yasaklı madde keşfedilmesiydi. Maradona, fazla kilolarından hızlıca kurtulmak için efedrin almıştı ve bu madde yüzünden Dünya Kupası’na katılamadı.1994, aynı zamanda Dünya Kupası tarihinin en yaşlı oyuncusuna da sahne oldu. Roger Milla, 42 yaşında Kamerun forması giydi.
1998 Dünya Kupası, en heyecanlı turnuvalardan biriydi. Gelişen teknolojiyle birlikte milyonlarca kişi bu turnuvayı evindeki televizyonlarda seyretti.Kupanın finalinde ev sahibi Fransa, Brezilya ile karşı karşıya geldi. Bu maç Zinedine Zidane’ın tarih yazdığı maçlardan biri olmuştu. Efsane yıldız 2 kafa golüyle 3-0 galibiyetin mimarıydı. Fakat Brezilya cephesinde farklı bir gündem vardı. Brezilya basını maçta kötü bir performans gösteren Ronaldo’nun maçtan önceki gece kendini kötü hissetmesini sorguluyordu. Ronaldo’nun akşam yemeğinde Fransızlar tarafından zehirlendiği iddia edildi. Bu iddia hiçbir zaman kanıtlanamadı ama Ronaldo’nun final gecesi pek iyi olmadığı belliydi.
2002’de hayal kırıklığı yaratan son şampiyon Fransa, 2006’ya da çok kötü durumda geldi. Kimse Fransa’nın gruptan çıkmasına bile ihtimal vermiyordu. Fakat Fransızlar Zidane önderliğinde kısır maçlardan galibiyetler çıkartarak finale kadar gelmeyi başardı.
Finalde rakip İtalyan’lardı. Normal süre 1-1 bitti. Uzatmalarda da gol olmayınca maç penaltılara gidiyordu. Fakat maçın son anlarında Zidane, Materazzi’ye kafa atarak kırmızı kart gördü. En etkili kozunu kaybeden Fransa, kupayı İtalyanlara bırakmak zorunda kaldı.
Zidane’ın kafa atması maçtan sonra çok konuşuldu. Ünlü oyuncu Materazzi’nin kendisine kız kardeşiyle ilgili şeyler söylediğini ve bu yüzden kafa attığını dile getirdi. Materazzi ise maçtan sonra “Onun kız kardeşi olduğunu bilmiyordum” diye şeklinde yorum yaptı. Bu maç, Zidane’ın milli takım formasıyla çıktığı son maç oldu.
2006 yılında Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası esnasında Eva Standmann isimli kadının çantası çalınmış. Çantanın içerisinde Brezilya – Avustralya maçı için alınmış bir bilet de bulunuyormuş. Çantadaki bileti farkeden hırsız, maça gitmeye karar vermiş. Ama bu kararı pek akıllıca olmamış. Stada gidip Standmann’ın kocasının yanına oturan hırsız, böylece kıskıvrak yakalanmış.
 
Üst