2 dakikanızı ayırın LÜTFEN OKUYUN
İsyanın Adı Trabzonspor
İsmet Özel yıllar önce şöyle demişti: ‘Trabzonspor taşralı olmaktan gelen ezikliğin, merkez karşısında ikinci derecede veya gölgede bırakılmış olmaktan sıyrılmak isteyen kompleksli yaranma tutumunun değil, otantik inisiyatifin sembolüdür…’
Yok hayır, İsmet Özel Kayserilidir, Trabzonlu değil. Türk şiirinin gelmiş geçmiş en büyük şairlerinden biridir.
Söz konusu yazıyı bana hatırlatan, ‘Trabzonspor’umuza zulmediyorlar ne olur Salihciğim yaz, ne olur sahip çık’ diyen Mehmet Akif Ak abimiz de Gazianteplidir. (Hikaye ve roman yazarıdır. Edebiyat sanat, tarih ve modern düşünce alanında çok önemli çalışmaları vardır.)
Trabzonspor’u tutmanın Trabzonlu olmakla alakası yoktur.
Trabzonspor’u tutmak oligarşiye başkaldırmak, statükoya isyan etmektir.
Çünkü…
Trabzonspor, ‘otantik inisiyatifin sembolüdür.’
Mili Görüş’ün merhum lideri Erbakan bu hakikati çok iyi bildiği için sosyolojik eyyamcılığa tenezzül etmemiş, hangi takımı tutuyorsunuz sorusuna her daim ‘Trabzonspor’ cevabını vermişti.
***
Kazım Koyuncu devrimciydi sesi kulaklarımızdan silinmeyecek çok büyük bir müzisyendi.
‘Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir’ demişti, ‘Benim için Trabzonspor en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki statükoyu bile devirmişti…’
O hayal kahramanlarından biri Kadir Özcan’dı.
Geçenlerde ahirete yolcu ettik efsane kaptanımız Dozer Cemil’in yanına.
Kadir Özcan bize kaç şampiyonluk sevinci yaşattı ama biz ona bir kez şampiyonluk sevinci yaşatamadık 1461 Trabzon’un hocası 61 yaşında gözleri açık gitti.
Özkan Sümer’in dediği gibi ‘Sadece kupamızı değil sevincimizi de çaldılar…’
Kadir Özcan ve Dozer Cemil aramızda yok, evet ‘onlar gittiler’ ama biz 9 kişi kalsak da oligarşiye direneceğiz.
Erdem Bayazıt’ın dediği gibi, ‘Onlar gittiler / Yalnız bir yemin kaldı aramızda / Ben şimdi bu yanda / Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim / Namluda.’
Kadir Özcan’ın Dozer Cemil’e şunu söylemesini isterdim: ‘Haramilerin kupamızı çalmasına engel olamadık ama çocuklarımız hiç eğilmedi, onurumuza sonuna kadar sahip çıktılar…’
***
Albert Camus, ‘Ben futboldan ahlakı öğreniyorum’ demişti. Türkiye’de olsaydı ‘tarla sürmeyi’ öğrenirdi.
İşin tuhaf yanı o ‘tarla’ sürerdi, yeryüzünün bütün Cengiz Çandarları ‘futbol’ oynadığını sanırdı.
Bizim hiçbir zaman o tarlalarda gözümüz olmadı, olanlarla da babamızın oğlu olsa işimiz olmaz.
Her daim alnımız açık, her daim başımız dik hiçbir zaman hiç kimseye eğilmedik, eğilmeyeceğiz.
Trabzonsporlu olmak haksızlığa, zulme, adaletsizliğe, adamsendeciliğe başkaldırmaktır
Trabzonsporlu olmak ezilenden yana olmak, imtiyazlara karşı durmaktır.
***
Sezon öncesi Trabzonspor’un çiçeği burnunda teknik direktörü Mustafa Reşit Akçay’a, ‘Hocam ne zaman şampiyon oluyoruz?..’ diye sormuştum. Hoca da, ‘Bu sezon zor ama önümüzdeki sezon şampiyon oluruz…’ cevabını vermişti.
‘Hocam şunun için soruyorum’ demiştim, ‘Malum bizim kupalar artık Fenerbahçe müzesinde. Alacağımız kupa için orada şimdiden yer ayırtalım…’
Demem o ki, gerekirse işin dalgasını geçeriz mevzu kupa değildir.
Zaten Attila İlhan’ın ‘Kör Kayıkçı’sı dahil bütün dünya, 2010-2011 sezonunun şampiyonu kim, gördü. TFF görse ne yazar, görmese ne yazar.
Trabzonspor Anadolu devriminin adıdır salt kupa peşinde koşmakla alakası yoktur.
Trabzonspor hak etmediği kupayı müzesize koyacağına şimdiye değin aldığı bütün kupaları Faroz’dan denize atacak olanların takımıdır.
***
İsmet Özel mezkur yazısında, ‘Trabzonspor’la birlikte desteklenen şey ihmale uğramışların başarıya olan özlemleri değil, kendilerinde cevher bulunduğuna inananların inisiyatifi elden bırakmama kararlılığıdır…’ (30.04.1997, Yeni Şafak) demişti.
Sadri Şener inisiyatif bırakmama kararlılığından nasibini alsaydı, 5 Temmuz’da Trabzonspor’u ligden çekerdi. (Bir de utanmadan benim kazandığım kupanın peşine düştüler falan diyor. 174 milyon dolar da senin borcun o zaman, hadi ödesene.)
Trabzonspor’u ligden çekseydi…
Aziz Yıldırım, Ali Koç, Ertuğrul Özkök, Cengiz Çandar, Bedri Baykam, Ergun Babahan falan (ve hatta isterlerse aralarına İnan Kıraç’ın Ünal Aysal’ını da alıp) kendi aralarında top çevirirlerdi. Biz de Acun’un, ‘Yetenek Sizsiniz’ programından sıkıldığımızda bu ‘yetenekleri’ izlerdik.
***
Bir bebe de kalkmış bana lagaluga yapıyor. Kardeşim ben o kupa neden hâlâ müzenizde diye sordum sen tutmuş bana ‘Çarşı’nın tarihini anlatıyorsun.
Ben topu doksandan çatala taktım, sen hâlâ ‘Alan’ savunması yapıyorsun.
Trabzonspor’a yapılan haksızlık karşısında bugün sesini çıkarmayanlar, yarın haksızlığa uğratıldıklarında hangi yüzle seslerini çıkaracaklar?
AK Parti’nin şike yasasında yaptığı değişiklik oyun oynanırken kural değiştirmek kadar yanlıştı.
Peki neden iktidarın doğrularında bile olmadık yanlışlar arayan başta CHP olmak üzere bütün muhalefet partileri bu yanlışa isyan etmediler?
Neden bütün dünyanın tescil ettiği şikenin karşısında durmadılar?
İstanbul sermayesinden mi, merkez medyadan mı, sosyolojiden mi korktular?
Hadi sen söyle delikanlı Sırrı Süreyya, neden Trabzonspor’un hakkını savunmadınız?
Bu satırların yazarı, ‘Trabzon’da bir Diyarbakır Sokağı’ (21.09.2009, Yeni Şafak) başlıklı yazısında, Trabzonspor taraftarı olmak haksızlığa uğratılanların yanında yer almaktır düşüncesiyle, Avni Aker’de her 21’inci dakikada ‘Diyarbakır’ diye haykıralım demişti.
Siz neden haksızlığa uğratılanların yanında yer almadınız?
***
Şike sürecine bulaşan ne kadar teknik adam, futbolcu, yönetici, bilmem ne kurulu üyesi varsa hepsi bir şekilde taltif edildi. Buna mukabil Mustafa Yumlu bizim Uzun Sokak’ta yürürken dirseği ezkaza birine çarpsa, nerdeyse üç maç ceza kesecekler!
Akıları sıra bizi cezalandıracaklar.
Sandılar susacağız haksızlık karşısında.
Salih Mirzabeyoğlu’nun ‘Aydınlık Savaşçıları’nda dediği gibi, ‘Sandılar, yalnızlığımız suskunluğumuz olacak / Suskunluğumuzun bahanesi olacak yalnızlık…’
Görecekler!
Yalnız kalsak da, bütün partiler, bütün dernekler, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri falan sosyolojiye teslim olsa da biz asla teslim olmayacağız.
Bu şanlı bir isyan türküsüdür.
Bu türküyü sonuna kadar söylemektir Trabzonsporlu olmak.
Yezidilere karşı Hüseyni bir kıyamın ifadesi çok uzun bir yürüyüştür bu.
Daha evvel de söylemiştim, Nuri Pakdil ustam kimi kitaplarının sonunda, ‘Bu kitabı namluya sürün’ derdi.
Ben de ondan mülhem diyorum:
Kardeşlerim, bu yazıyı da namluya sürün!